Art and Technology: A New Universe

For the "Current Debates in Contemporary Art" section, guest-edited by Begüm Tatari, the article prepared by Can Büyükberber examines how the change brought about by technology affects production processes, creativity, and aesthetics in today's art. (Scroll down for ENG) Konuk editörlüğünü Begüm Tatari'nin üstlendiği "Çağdaş Sanatta Güncel Tartışmalar" dosyası için Can Büyükberber’in hazırladığı makale, teknolojiyle gelen değişimin günümüz sanatında üretim süreçlerini, yaratıcılığı ve estetiği nasıl etkilediğini değerlendiriyor. (TR)

Sanat ve Teknoloji: Yeni Bir Evren
İzmir.Art  |  25 Ocak 2023
Üç boyutlu yazıcılar, sanal gerçeklik, yapay zekâ, blok zinciri, makine öğrenimi, akıllı asistanlar ve her gün işittiğimiz pek çok teknolojik kavram artık sadece bilim kurgu filmlerinde değil, günlük yaşamda da karşımıza çıkıyor. Her yeni teknoloji, günlük bedensel eylemlerimizi gerçekleştirdiğimiz fiziksel dünyamız ile yeni bir sanal evren arasında köprüler kuruyor. Mesleklerimiz, arkadaşlıklarımız, aile ilişkilerimiz ve iletişimimiz artan bir ivmeyle dijital platformlar üzerinden performe ediliyor. Görüntüleme teknolojileri evlerde, ofislerde ve kamusal alanlarda gelişerek, genişleyerek ve çeşitlenerek etrafımızı daha çok sarıyor. Sürekli elimizde taşıdığımız, masamızda bulunan, duvara astığımız, şehirde başımızı kaldırdığımızda ya da bir mimari yapının lobisinde gördüğümüz ekranların her birini dijital evrene açılan kapılar olarak düşünebiliriz. Yakın gelecekte artırılmış gerçeklik araçlarıyla bu 2 boyutlu arayüzler, 3 boyutlu mekânsal deneyimlere, fiziksel ve sanal dünyanın üst üste kesiştiği hibrit bir gerçekliğe dönüşecek.
“Metaverse”, gelişmekte olan bu yeni sanal kamusal alanın kolektif belleğimizde popülerleşen tanımlarından biri. Bu kavramla ilk kez , 1992 yılında yayımlanan “Snow Crash” isimli bir bilim kurgu romanında karşılaşıyoruz. Peki metaverse bize internetin hâlihazırda sunduklarından farklı olarak ne vadediyor? Yanıt, temel olarak “uzamsal bilişim” (spatial computing) denen bilgisayarın gerçek nesnelere ve alanlara yönelik referansları tuttuğu ve manipüle ettiği bir makine-insan etkileşiminde yatıyor. İdeal olarak bir gözlük aracılığıyla bu dijital mekânların tamamen içine girebiliriz ya da bu dijital arayüzler, içinde bulunduğumuz fiziksel ortamlar üzerine haritalanabilir. Bir dokunmatik ekran, klavye ya da fare yerine, bu dijital ortam ile tıpkı gerçek dünyada olduğu gibi ses komutlarıyla, fiziksel etkileşim ve beden hareketleriyle etkileşime geçebiliriz. Yani artık internette “sayfalar” arasında sörf yapmak yerine, “mekânlar” ve “odalar” arasında gezmeye başlıyoruz. Bu kavramsal değişim, gerçek anlamıyla insan yaratıcılığına “boyut atlatacak”.
Sosyal ağlarla zihinlerimizi her gün sonsuz bir görsel medya akışına maruz bırakarak, farkında olarak ya da olmayarak seçimlerimizi, isteklerimizi, hayallerimizi şekillendiriyoruz. Bir anlamda, her birimiz etkileşimlerimizle kendi gerçekliğimizin küratörlüğünü üstleniyoruz. İçinde bulunduğumuz fiziksel ortam kadar, elektronik medya da iç dünyamızda gerçek bir etkiye sahip. Yeni bir evrenin inşasında teknolojistlere olduğu kadar sanatçılar ve tasarımcılara da heyecan verici bir sorumluluk düşüyor; günlük yaşamda kendimizi nasıl hissettiğimizi etkileyebilecek mekânlar, sesler, manzaralar, iletişim modelleriyle insan deneyimini zenginleştirebilmek, insanlar arası etkileşimi yeniden tanımlayabilmek, belki gerçek dünyada olmadığı kadar mümkün hale gelecek. Fiziksel dünyanın bir karbon kopyasını dijitale aktarmak yerine, onu ufuk açıcı yeni bir estetik duyarlılık ile farklı olasılıklara ve deneyimlere dönüştürebileceğiz.
Dijital araçlar, sanatsal üretimlerin izleyicilere sunumunu hiç olmadığı kadar direkt ve gerçek zamanlı olarak mümkün kılıyor. Sanatçılar yazılımlar ile yaratıcılıklarını yeni medyalara aktarırken, keşfettikleri bilgisayarlı süreçler yeni estetiklerin ve ifade biçimlerinin ortaya çıkışını tetikliyor. Tıpkı klasik sanatlarda kullanılan materyalin sürece ve çıktıya etkisi gibi farklı yazılımlar ve insan-makine etkileşimleri, farklı keşifler ve sonuçlar doğuruyor. Örneğin, sanatçı bir heykelsi form oluştururken her bir detaya kendi karar verebileceği gibi bu seçimleri tanımladığı algoritmalara şekillendirterek üretim sürecini rastlantısal bir hale getirebilir; doğadaki geometrik ilişkileri ve süreçleri taklit eden simülasyonlar ile spekülatif materyallerin şaşırtıcı formlar almasını ya da yapay zekâya verdiği direktiflerin ona farklı görsel olasılıklar sunmasını sağlayabilir. Bu durum sanatçının bilgisayarı ister bir araç gibi kullandığı, isterse bir işbirlikçi olarak kabul ettiği, üretimlerimiz ile olan ilişkimizi yeniden değerlendireceğimiz yeni bir keşif alanı tanımlıyor.
Yeni teknolojik araçlar aynı zamanda farklı disiplinlerden yaratıcıları birlikte üretmeye teşvik ediyor; görsel sanatçılar, mimarlar, müzisyenler, yazılımcılar, performans sanatçıları ve farklı bilim dallarından araştırmacıların verileri bir araya gelerek, geçmişte mümkün olmayan karmaşıklık seviyesinde konseptleri görselleştirebiliyor, sahneleyebiliyor ve fiziksel yerleştirmelere dönüştürebiliyorlar. Bilim ve sanat arasındaki diyaloğun güçlenmesiyle, insanı, doğayı ve evreni bütüncül bir perspektiften algılayabilmemizi sağlayacak okumalar çeşitleniyor. Uluslararası yeni medya festivallerinin giderek yaygınlaşması disiplinler arası üretimleri cesaretlendirirken, bu eserlerin kamuya açık alanlarda ve büyüyen ölçeklerde daha görünür hale gelmesiyle teknolojik sanatlar yaşamın içine dâhil olmaya başlıyor.
Yaygınlaşan görsel tasarım ve medya bölümleriyle Türkiye, bu alanda çok değerli bir yetenek havuzu haline geldi. Türkiye'de yetişen pek çok sanatçı dünya çapında dijital sanatlar çevresinde oldukça dikkat çekiyor. Bu alanda teknoloji üreten merkezlerden biri olmamamızın yarattığı dezavantaja rağmen, yenilikçi araçları çok iyi kullanıyoruz ve özellikle estetik ve teknik açıdan çok kaliteli çalışmalar üretiyoruz. Sanat dünyasında yeni medyanın gördüğü ilgi ve kabul bir önceki 10 yıla göre çok daha ilerlemiş durumda ve bu alanda üretim yapmak isteyenler için heyecanlı bir geleceği işaret ediyor.

Can Büyükberber
Can Büyükberber (d. İzmir, 1987) fiziksel ve dijital alanlar arasındaki sınırları bulanıklaştıran görsel-işitsel deneyimler üzerine çalışan bir görsel sanatçıdır. Çalışmaları sanal / artırılmış gerçeklik, projeksiyon haritalama, jeodezik kubbeler, büyük ölçekli ekranlar ve dijital üretim deneylerinden oluşmaktadır. Sanat, tasarım ve bilime uzanan disiplinler arası bir düşünce tarafından yönlendirilen çalışmaları, insan algısına odaklanır, doğrusal olmayan anlatılar ve ortaya çıkan formlar için yeni yöntemler araştırır. 
San Francisco Art Institute’tan Sanat ve Teknoloji Yüksek Lisans Derecesini Fulbright Araştırmacısı olarak alan ve Autodesk Pier 9 ve Adobe'nin AR Sanatçı programlarına seçilen Büyükberber’in eserleri; aralarında ZKM (Karlsruhe), Ars Electronica (Linz), SAT (Montreal), Sonar D + (Barcelona), Dolby Gallery, California Academy of Sciences, Exploratorium (San Francisco) Signal Festival (Prag), Akbank Sanat (İstanbul), Art Futura (Roma), BFI Film Festival (London) MUTEK.JP (Tokyo), ZeroSpace (New York) dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanındaki müzelerde, galerilerde ve medya sanat festivallerinde sergilenmiştir. Sanatçı, Grammy Ödüllü Rock grubu Tool, Shigeto ve Çek Filarmoni Orkestrası gibi müzisyenlerle işbirlikleri yapmıştır.

İzmir.Art
Kentin kültür – sanat gündemini bünyesinde toplayan, ortak üretimlerle sanatçılarla etkileşim içinde olan interaktif bir kültürel oluşumdur. Sadece merkezi değil tüm ilçelerini de içine alan bir coğrafi kapsayıcılığa sahip İzmir’in kültür sanat ajandası ve rehber, aynı zamanda  eşitlikçi, demokratik bir platformdur.
Art and Technology: A New Universe
İzmir.Art  |  January 25, 2023

Translation from Turkish

3D printers, virtual reality, artificial intelligence, blockchain, machine learning, smart assistants, and many technological concepts we're starting to hear about daily are now not just parts of sci-fi movies but also parts of our everyday lives. Each new technology bridges our physical world, where we perform daily bodily actions, with a new virtual universe. Our professions, friendships, family relationships, and communications are increasingly performed over digital platforms. Imaging technologies, growing and diversifying, are increasingly enveloping our homes, offices, and public spaces. We can think of each screen we constantly carry, have on our desk, hang on our wall, or see when we look up in a city or in the lobby of an architectural structure as doors to the digital universe. In the near future, augmented reality tools will transform these 2D interfaces into 3D spatial experiences, a hybrid reality where the physical and virtual worlds intersect.
The term "Metaverse" is one of the popularized definitions of this emerging virtual public space in our collective memory. We first encounter this concept in a 1992 science fiction novel called “Snow Crash.” So, what does the metaverse promise differently from what the internet already offers? The answer lies essentially in “spatial computing,” an interaction in which the computer holds and manipulates references to real objects and spaces. Ideally, through glasses, we can fully enter these digital spaces, or these digital interfaces can be mapped onto the physical environments we inhabit. Instead of a touchscreen, keyboard, or mouse, we can interact with this digital environment through voice commands, physical interaction, and body movements, just as in the real world. Thus, we now start to navigate between “spaces” and “rooms” on the internet, instead of surfing between “pages”. This conceptual shift will literally give a new "dimension" to human creativity.
By exposing our minds to an endless stream of visual media through social networks daily, we shape our choices, desires, and dreams, consciously or unconsciously. In a sense, each of us takes on the curatorship of our own reality with our interactions. The electronic media has as real an impact on our inner world as our physical environment. In building a new universe, artists and designers have an exciting responsibility as much as technologists: to enrich the human experience with spaces, sounds, landscapes, and communication models that can influence how we feel in daily life. It might become more possible to redefine human interaction than ever in the real world. Instead of transferring a carbon copy of the physical world to digital, we can transform it with groundbreaking new aesthetic sensitivities into various possibilities and experiences.
Digital tools make it possible to present artistic productions to audiences in a more direct and real-time manner than ever before. As artists transfer their creativity to new media through software, the computerized processes they discover trigger the emergence of new aesthetics and modes of expression. Just as the material used in classical arts affects the process and outcome, different software and human-machine interactions result in different discoveries and outcomes. For example, an artist creating a sculptural form can decide on every detail, or they can shape their choices by defining algorithms to make the production process random. They can use simulations that mimic natural geometric relationships and processes, or direct AI to provide different visual possibilities. This scenario defines a new realm of discovery, whether the artist uses the computer as a tool or as a collaborator.
New technological tools also encourage creators from different disciplines to produce together; visual artists, architects, musicians, programmers, performance artists, and researchers from various scientific fields can visualize concepts at a complexity level that was not possible in the past, stage them, and turn them into physical installations. With the strengthening dialogue between science and art, readings that allow us to perceive humans, nature, and the universe from a holistic perspective are diversifying. The increasing prevalence of international new media festivals encourages interdisciplinary productions, and with these works becoming more visible in public spaces and on larger scales, technological arts are beginning to integrate into life.
With the proliferation of visual design and media departments, Turkey has become a valuable talent pool in this field, and many artists trained in Turkey are drawing significant attention in the global digital arts scene. Despite the disadvantage of not being one of the technology-producing centers in this field, we use innovative tools very well and produce particularly high-quality work in terms of aesthetics and technique. Interest and acceptance of new media in the art world have advanced significantly compared to the previous decade, indicating an exciting future for those wanting to produce in this field.


Can Büyükberber
Can Buyukberber is a visual artist working on immersive audiovisual experiences blurring boundaries between physical and digital spaces. His practice consists of experiments with various media such as virtual/ augmented reality, projection mapping, geodesic domes, large-scale displays and digital fabrication. Driven by an interdisciplinary thinking and curiosity which extends to art, design and science, Buyukberber’s work often focuses on human perception, exploring new methods for non-linear narratives, geometrical order, synergetics and emergent forms.
With a background in Physics and Design, has received his Master's Degree in Art & Technology from San Francisco Art Institute as a Fulbright Scholar, has been selected to Autodesk Pier 9 and Adobe AR Artist Residencies. His audiovisual works have been exhibited in museums, galleries and media art festivals around the world, including ZKM, Karlsruhe; Ars Electronica, Linz; SAT, Montreal; Sonar D+, Barcelona; California Academy of Sciences, Exploratorium and Dolby Gallery in San Francisco; Akbank Sanat, Istanbul; Art Futura, Rome; MUTEK.JP, Tokyo; BFI Film Festival, London; ZeroSpace, New York City; collaborations with musical artists such as Grammy-Award winning rock band Tool, Shigeto and Czech Philharmonic Orchestra.

İzmir.Art
Izmir Art is an interactive cultural formation that encompasses the city's culture and art agenda and interacts with artists through joint productions. Not only its center, but also covering all its districts, it possesses a geographical inclusiveness. Izmir's cultural and art agenda and guide is also an egalitarian and democratic platform.
Back to Top